Harf Seç ve Sözcük Ara
obelisk Fr. obélisque
dikili taş
Önemli bir olayın durumu veya bir zaferin anısı için dikilmiş tek parça yüksek taş.
obje Fr. objet
fel. nesne
Öznenin dışında kalan her konu.
objektif Fr. objectif
fel. nesnel
Bireyin kişisel görüşünden bağımsız olan.
objektivist Fr. objectiviste
fel. nesnelci
Nesnelcilik yanlısı olan.
objektivite Fr. objectivité
nesnellik
Nesnel olma veya nesnelerin gerçeğine dayanma durumu.
objektivizm Fr. objectivisme
fel. nesnelcilik
Öznenin değil nesnenin gerçekliğine dayanan bilgileri arayan akıl yolu.
observatuvar Fr. observatoire
gök b. gözlemevi
Gök gözlemleri yapan, gök cisimlerini ve olaylarını inceleyen yer.
obsesif İng. obsessive
ruh b. takıntılı
Takıntısı olan.
obsesyon İng. obsession
ruh b. takıntı
Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük.
obstrüksiyon Fr. obstruction
engelleme
Siyasi kuruluşlar vb.nde tartışma yöntemlerinin bütün imkânlarından yararlanılarak kanunların tartışılmasını ve oylanmasını düzenli bir biçimde önlemek, geciktirmek amacıyla yapılan girişimler.
oditoryum Fr. auditorium
etkinlik merkezi
Konserlere, konferanslara elverişli dinleme salonu.
odyovizüel Fr. audio-visuel
görsel-işitsel
Görme ve işitme duyularıyla ilgili olan.
ofans İng. offence
sp. atak
Gol atmak veya sayı kazanmak amacıyla yapılan akın.
ofansif İng. offensive
sp. atağa dayalı
Hücum esas alarak kurulan (oyun düzeni).
off-line İng. off-line
bl. çevrim dışı
Bilgisayar sisteminde sunucuya bağlı ve çalışır durumda olmama.
off-road İng. off-road
sp. arazi yarışı
Her türlü arazi koşulunda özel motorlu araçlarla yapılan yarış.
off-shore İng. off-shore
ekon. kıyı bankacılığı
Bir ülkede vergi mevzuatı, kambiyo sınırlamaları dışında faaliyetini sürdüren bankacılık.
ofset İng. offset
düz baskı
Basım işlerinde kâğıt, plastik film vb. malzemelerin ön veya üst yüzeyine yapılan baskı.
oftalmolog Fr. ophtalmologue
göz bilimci
Göz bilimiyle uğraşan kimse.
oftalmoloji Fr. ophtalmologie
göz bilimi
Gözün yapısının, çalışmasının ve hastalıklarının incelendiği hekimlik dalı.
okazyon Fr. occasion
1. fırsat, 2. kelepir
1. Herhangi bir şey için en uygun zaman, uygun durum veya şart. 2. Değerinden çok aşağı bir fiyatla alınan veya alınabilecek olan şey.
oksidasyon Fr. oxydation
1. paslanma, 2. paslandırma
1. Paslanmak işi. 2. Paslandırmak işi.
okside Fr. oxydé
paslanmış, paslandırılmış
“Paslandırmak” anlamındaki okside etmek, “paslanmak” anlamındaki okside olmak birleşik fiillerinde geçer.
okültizm Fr. occultisme
gizlicilik
Özellikle ruhlar dünyasıyla ve evrenin bilinmeyen güçleriyle ilgili bilgi dünyasına dayalı çeşitli kuramlar, uygulamalar ve ayinler için kullanılan genel ad.
oligarşi Fr. oligarchie
top. b. takım erki
Siyasal gücün birkaç kişilik bir grubun elinde toplandığı yönetim, aristokrasinin daralmış biçimi.
oligopol İng. oligopoly
ekon. azel
Sunumun birkaç satıcı tarafından yapıldığı ve bu az sayıdaki satıcının birbirlerinin üretim kararlarından etkilendiği piyasa türü.
oligopson İng. oligopsony
ekon. az alıcı
Çok sayıda satıcıya karşılık sınırlı sayıda alıcının bulunduğu, dolayısıyla her alıcının satın alacağı miktar ve satıcıya ödeyeceği fiyatın, rakip alıcıların miktar ve fiyatlarını etkileyebileceği piyasa türü.
ombudsman İng. ombudsman
huk. kamu denetçisi
Parlamento tarafından görevlendirilen, vatandaşları resmî makamların keyfî ve yasa dışı davranışlarına karşı korumakla görevli kişi veya kurum.
on-line İng. on-line
bl. çevrim içi
Bilgisayar sisteminde sunucuya bağlı ve çalışır durumda olma.
onomatope Fr. onomatopée
db. yansıma
Doğa seslerine benzer seslerle yapılan kelime.
onomatopeik Fr. onomatopéique
db. yansımalı
Tabiat seslerini andıran seslerle yapılmış (kelime).
ontogenez Fr. ontogénèse
biy. birey oluş
Yumurtanın döllenmesinden bireyin yetkin duruma gelmesine kadar geçirdiği gelişim evrelerinin bütünü.
ontoloji Fr. ontologie
varlık bilimi
Konu olarak eski Yunan felsefesinden beri ele alınan ve Aristoteles’in ilk felsefe, adını verdiği, var olanların özü üzerine bilim.
operasyon Fr. opération
1. dizi eylem, 2. ask. harekât, 3. tıp ameliyat
1. Elde edilecek sonuç için alınan önlem ve yürütülen işlemlerin bütünü. 2. Belli bir amaç gözetilerek bir askerî birliğe yaptırılan manevra, çarpışma, çevirme, kovalama vb. işler. 3. Hasta üzerinde tedavi amacıyla uygulanan kesme ve dikme işlemi.
operatör Fr. opérateur
1. cerrah, 2. bl. işletmen
1. Ameliyat yapan uzman hekim. 2. Bilgisayar vb. teknik aletleri işleten kimse.
oportünist Fr. opportuniste
fırsatçı
Duruma göre davranan, içinde bulunduğu şartları değerlendirmeyi bilen kimse.
oportünizm Fr. opportunisme
fırsatçılık
Güç durumlarda, davranışlarını ahlak kuralları veya düzenli bir düşünceden çok, çıkarlarına uyacak biçimde ayarlamayı amaçlayan tutum.
opsiyon Fr. option
1. bekletme süresi, 2. ekon. ek gün, 3. tic. ek süre
1. Vapur, uçak vb.nde önceden ödeme yapmadan belli bir tarih için yer ayırtma. 2. Bankacılıkta borç senetlerinin, bankalara ödenmesi için vade tarihinden başlayarak tanınan iki gün. 3. Bir alışverişin karara bağlanması için genellikle satıcının alıcıya tanıdığı süre.
opsiyonel Fr. optionel
isteğe bağlı
“İsteğe bağlı” anlamında kullanılan bir söz.
optimal Fr. optimal
ekon. ve mat. en uygun
“En iyi, en uygun, en yüksek” anlamlarında kullanılan bir söz.
optimist Fr. optimiste
iyimser
Genellikle her düşünce ve işi iyi olarak değerlendiren.
optimizasyon Fr. optimisation
mat. en uygun duruma getirme
Mümkün olan en iyi duruma getirme.
optimizm Fr. optimisme
fel. iyimserlik
1. Genellikle her düşünce ve işi iyi olarak değerlendiren bir tutum veya kişilik özelliği. 2. Her şeyi en iyi yanından gören, her durumda iyi bir çıkış yolu uman dünya görüşü. 3. İnsanlığın ilerlemesine, bütün durum ve şartların iyiye gideceğine inanan öğretilerin genel adı.
optimum Fr. optimum
uygun değer
Bir amaca ulaşabilmek için bir değişkenin alabileceği en elverişli, en iyi durum.
ordövr Fr. hors-d’oeuvre
yemekaltı
Yemekten önce sofraya getirilen soğuk yiyecekler.
organizasyon Fr. organisation
düzenleme
Düzenlemek işi.
organizatör Fr. organisateur
düzenleyici
Herhangi bir işi, kuruluşu gerçekleştirip düzenli sonuç alınmasını üstlenen kimse.
organize Fr. organisé
1. düzenli, örgütlü, 2. düzenleme
1. Düzeni olan, 2. Örgütlenmiş olan, 3. Düzenlemek işi.
orijinal Fr. original
özgün
Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan.
orijinalite Fr. originalité
özgünlük
Özgün olma durumu.
ornitolog Fr. ornithologue
kuş bilimci
Kuş bilimi uzmanı.
ornitoloji Fr. ornithologie
kuş bilimi
Kuşları inceleyen bilim.
ornitorenk Fr. ornithorynque
hay. b. gagalı memeli
Tek deliklilerin gagalı memeliler familyasından, vücudu yumuşak tüylerle kaplı, eti yenen, Avustralya ve Tasmanya ırmaklarında yaşayan bir memeli türü.
orografya Yun.
dağ bilimi
Yeryüzü biçimlerini genellikle de dağların özelliklerini ve dış görünüşlerini inceleyen bilim.
orojeni Fr. orogénie
jeol. dağ oluşu
Yer kabuğunun belli yerlerinde kıvrılma, kırılma ve yükselme olayları sonucu dağların oluşunu inceleyen bilim kolu.
oryantalist Fr. orientaliste
Doğu bilimci
Doğu bilimi uzmanı.
oryantalizm Fr. orientalisme
Doğu bilimi
Avrupa’ya göre doğuda yer alan ulusların dillerini, tarihlerini, kültür ve törelerini inceleyen bilim.
oryantasyon Fr. orientation
1. yönlendirme, 2. uyumlanma , 3. eğitme
1. Yönlendirmek işi. 2. Uyumlanmak işi. 3. Eğitmek işi, terbiye etme.
oryantiring İng. orienteering
yönbul
Her türlü arazide harita ve pusula yardımıyla katılımcıların denetim noktalarını bulmaya çalıştıkları bir doğa sporu.
osteolog Fr. ostéologue
kemik bilimci
Kemik bilimi uzmanı.
osteoloji Fr. ostéologie
kemik bilimi
Anatominin kemiklerle ilgili bölümü.
oşinografi İng. oceonography
deniz bilimi
Okyanus ve denizlerin fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri üzerine deneysel araştırmalar yapan bilim kolu, ana deniz bilimi.
otizm Fr. autisme
ruh b. içe yöneliklik
Gerçeklerden kaçarak hayalî olaylara bağlılığı geliştirme ve düşünceleri, genellikle dileklerin yönetmesine bırakma durumu.
otoban Alm. Autobahn
otoyol
Hızlı bir trafik akımı sağlamak amacıyla yapılan, çok şeritli, çift yönlü geniş yol.
otobiyografi Fr. autobiographie
ed. öz yaşam öyküsü
Bir kişinin kendi yaşam öyküsü üzerine yazdığı yazı veya eser.
otobiyografik Fr. autobiographique
öz yaşam öyküsüne dayalı
Bir kişinin kendi yaşam öyküsü üzerine yazdığı esere dayalı olarak yapılmış.
otodidakt Fr. autodidacte
öz öğrenimli
Bir okula gitmeden kendi kendini yetiştiren.
otojestiyon Fr. autogestion
öz yönetim
Öğretim kuruluşlarında, öğrencilerin yönetmeliklere ve okul kurallarına göre söz ve karar sahibi olmaları ilkesine dayanan yönetim.
otokontrol Fr. autocontrôle
ruh b. öz denetim
Daha önemli bir amaca ulaşabilmek için kişinin tepkilerini, davranışlarını veya başka amaca yönelme eğilimini denetleyip kısıtlaması.
otokritik Fr. autocritique
öz eleştiri
Bir kişinin kendi davranışları üzerine yönelttiği yargı.
otokton Fr. autochtone
yerli
Bir yerin ilk sakini olan.
otolit Fr. otolite
anat. işitme taşı
Omurgalılarda ve bazı omurgasızlarda denge organı olan, iç kulakta bulunan kalker parçacıkları.
otomasyon Fr. automation
özişler
Endüstride, yönetimde ve bilimsel işlerde insan aracılığı olmadan işlerin otomatik olarak yapılması.
otonom Fr. autonome
özerk
Bir üst organa bağlı olmakla beraber ayrı bir yasayla kendini yönetme yetkisi olan (kuruluş, devlet vb.).
otonomi Fr. autonomie
özerklik
Bir topluluğun, bir kuruluşun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı.
otorizasyon Fr. autorisation
yetkilendirim
Yetkilendirme işi.
otosist Fr. autocyste
anat. işitme kesesi
Suda yaşayan bazı omurgasız hayvanlardan, işitme taşını içinde bulunduran akışkan sıvılı organ.
ototrof Fr. autotrophe
biy. özbeslenen
Besinini bağımsız olarak sağlayan, inorganik azot, azotlu madde ve CO2’den protein ve karbonhidratların sentezini yapabilen (bitki).
ototrofi Fr. autotrophie
biy. öz beslenme
Besinini bağımsız olarak sağlama, inorganik azot, azotlu maddeler ve karbonhidratların sentezini yapabilme.
outlet center İng. outlet center
indirim merkezi
Mağazaların seri sonu mallarını ucuz olarak sattığı alışveriş yeri.
overnight İng. overnight
ekon. gecelik
Bir gece içinde olan, gerçekleşen.
ozmoz Fr. osmose
fiz. geçişme
Yarı geçirgen bir çeperin iki yanına yerleştirilmiş, derişikliği farklı iki sıvıdan oluşan yer değiştirme olayı.
ozokerit Fr. ozokérite
jeol. yer mumu
Petrol ve terebentin içinde eriyen, doğal hidrokarbonlardan oluşan bir tür mum.
ozonometre Fr. ozonomètre
kim. ozonölçer
Atmosferdeki ozon niceliğini tespit etmeye yarayan alet.
ozonosfer Fr. ozonosphère
gök b. ozon yuvarı
Atmosferin 15-40 kilometre arasında bulunan tabakası.