EDEBİYAT SÖZCÜĞÜNÜN ÖYKÜSÜ

dağ arabası

Kelimemiz edebiyat lakin edebiyatla işimiz yok, rehberimiz edep olacaktır. Zira edebin olmadığı yerde edebiyat olmaz demiş büyüklerimiz.

Dilimize Arapçadan giren edep kelimesinin edebiyata ne zaman evrildiği tartışıladursun biz evvela edebiyata dokunalım.

Namık Kemal, “milletin terbiye güzelliğine hizmet edeni” edebiyat diye tanımlarken biraz sonra Recaizade Mahmut Ekrembir milletin türlü ahval ve etvar ve muamelât ve mahsusatını ifade eden eserleri” edebiyat olarak gösterecektir. Cemil Meriç ise “edebiyat benim için şiir demekti” der.

Bizde “edebiyat yapma, gazel okuma” gibisinden sözler çok söylenir. Bırakınız söylesinler, siz edebiyat yapınız efendim. Edebiyat yapanın kulağına şiir değmiş, sinesinde edep izi kalmış demektir. Neden mi şiir? Bir medeniyet var mıdır ki edebiyat sahnesine şiirsiz girmiş?

Eskiler “Edep yahu!” derler. Edepten yoksun olanın, bir diğer deyişle Türk tasavvufundaki düstura göre eline diline beline sahip olmayanın yapacağı edebiyat ahlak örgüsünden ırak olacaktır.

Hepimizin “ayıptır söylemesi” dediği sözün bir diğer ifadesi de “edeptir söylemesi”dir. Yine sözüm meclisten dışarı yerine dilimizde “edep erenlere” ifadesi vardır. Sözü zarif söylemeye “edebikelam” derken hepimizi bağlayan düsturlara da “edep erkan” deriz. Edebin çoğulu adap kelimesini “adabımuaşeret” gibi bir kelamda kullanırız.

Veliler deminde edepliyiz biz, ilim şöyle dursun ille edep, edep erkan bize doğru yol oldu hamuruyla yoğurulanda edepsizlik olur mu?

Bir Kahramanmaraş deyişinde ne buyrulmuş:

Ey erenler, bir kâmile danıştım

Er olana edep erkan hoşumuş

Kalırsa dünyada insanlık kalır

Kuru hayal, fani dünya boşumuş.