Dilimize Arapçadan girmiştir. Anadolu insanının önemli bir kelime ihtiyacını karşılar küfe. Yine de Anadolu insanı bütün dil anaçlığı ile küfemsi nesnelere “sele, heye, keleter” gibi adlar verir.
Sözünden kolayca cayanlara ve “sırtında yumurta küfesi yok ya!” deyimini atfederken ayakta duramayacak kadar sarhoşlara da “küfelik” deriz.
Bir rivayete göre taksilerin olmadığı dönemlerde meyhanelerin anlaşmalı küfecileri olurmuş. Seri iyice hoş olana sarhoş etiketini vurup “küfelik oldu” deyip küfeyle eve gönderirlermiş. İşte küfelik kelimesi de bu duruma ithafen…
Örnek Bir Fotoğraf:
Bir Konya türküsünde şöyle karşımıza çıkar:
Dumanlanmış Toros dağının tepesi
Yârimi aldım da ateş küfesi
Nevşehir türküsünde ise bir vuslat mağlubunu dinleriz:
İstanbul yolunda bir küfe üzüm
Aklıma geldikçe kan ağlar gözüm
Son olarak Akif’in Küfe’sinde ayaklı sefalet Hasan’a kulak verelim:
On üç yaşında kadar bir çocuk gelip öteden,
Gerildi, tekmeyi indirdi öyle bir küfeye:
Tekermeker küfe bîtâb düştü tâ öteye.
– Benim babam senin altında öldü, sen hâlâ
Kurumla yat sokağın ortasında böyle daha!
.
.
.
Daha fazla sözcüğün öyküsüne ulaşmak için TIKLAYINIZ.
Gözlük dergisinin sayılarına ulaşmak için TIKLAYINIZ.
Mobil uygulamamızı indirmek için TIKLAYINIZ.