
Kalbur sözcüğü dilimize Arapçadan, Arapçaya da Latinceden geçmiştir.

Delik deşik olmayı “kalbura çevirmek, kalbura dönmek” deyimleriyle anlatırken sonunda başarılı olunmayacak bir iş için “kalburla su taşımak” deyimini kullanılır.

1876’da Ahmet Vefik Paşa, Lehce-i Osmani eserinde “kalbur üstüne gelen” kavramını kullanır ki bugün kullandığımız “kalburüstü” sözünün ta kendisidir.

Yemek kültürümüz de kalburdan geçivermiş. Hamura kalbur ile şekil verdiğimiz tatlıya kalburabastı demişiz. Üzerine mısır patlatınca da mısır kalburu demişiz.

Ninelerimizin ılıcak sesinden duyduğumuz “evvel zaman içinde kalbur saman içinde” tekerlemesini de unutmamak gerek.

Kalburun göz göz deliklerinin olmasından yola çıkan Anadolu insanı iri delikli kalbur için “gözer” demiştir.

Afyon türküsünde şöyle dinleriz:
Dam başına asıgoymuş galbırı
Bekarları yatağından galdırı
Bu dert bizi iflah etmez öldürü

Nida Tüfekçi’nin derlediği bir Kangal türküsü ne güzel söyler:
Dağlar seni delik delik delerim
Kalbur alıp toprağını elerim
Sen bir kara koyun ben de bir kuzu
Sen döndükçe ardın sıra melerim
Daha fazla sözcük çözümlemelerine ulaşmak için TIKLAYINIZ.
Dergimizin tüm sayılarını okumak için TIKLAYINIZ.
Dergimiz için veya gözlükdergisi.com için siz de yazı göndermek istiyorsanız TIKLAYINIZ.